Pandemi devrinde Rönesans Holding tarafından 45 günde yapılıp teslim edilen ve Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından yapılan Prof. Dr. Murat Dilmener Acil Durum Hastanesi yeni doğan ağır bakım ünitesinde tavan, cumartesiyi pazara bağlayan gece saat 01.00 sıralarında çöktü.
Sıcak su borusunun patlaması sonucu meydana gelen olay sonrası 8 bebek, itfaiye takımları tarafından tahliye edildi. Bulundukları kısımdan öbür bir kısma nakledilen 3 prematüre bebekten biri olan “Karan” bebek ise hayatını kaybetti.
Karan, olayın yaşandığı pazar günü toprağa verildi. Acılı aile, tüp bebek tekniğiyle dünyaya gelen lakin hayatının birinci saatlerinde sıcak su borusu patlamasıyla başlayan zincirleme bir olayda kaybettikleri Karan’ın odasını bile hazırladıkları Zeytinburnu’ndaki meskenlerinde olay günü ve sonrasında yaşadıklarını anlattı.
Baba Turgut ve anne Büşra Şentürk, yaşananları ”sorumsuzluk” ve ”ihmal” olarak kıymetlendirdi.
‘ÜNİTEYİ TAŞIRKEN ÇOCUĞUN CİĞERLERİNE KAN DOLUYOR’
O gün yaşananları anlatan Turgut Şentürk, olayın yaşandığı günün akşamı bebeği görmeye gittiklerini belirterek, şöyle konuştu:
-O sırada çocuğu gördük. Olağan bir doz aşı verdiklerini, çocuk olağan nefes alışverişine dönmüştü. Biz gördük. Görüntüsü da var hatta, çekmiştik.
-Gece 03.20’de beni aradılar. ‘Acil hastaneye gelmeniz gerekiyor. Bebeğiniz rahatsızlandı’ dediler. Erken doğmuştu lakin küveze alarak devam ettiriyorlardı, dayanak sağlıyorlardı.
-Normal düzelince de bize teslim edeceklerdi. Birinci üç günün kritik olduğunu söylediler. Ondan sonrasında ilerleyeceklerini söylediler yavaş yavaş. Zati olayın olduğu gece de 72 saate ortalama 2-3 saat falan kalmıştı.
-Evdeydim, uyuyordum. Çıktım, direkt gittim hastaneye. Sonra ağır bakım hekimi ve yanında asistanları çıktı; ‘Dün akşam saat 12.20 sıralarında 80 derecelik sıcak su borusu patladı. Tavana nüksetti. Tavanla birlikte çöktü. İçeride 8 bebek vardı. 8 bebeği tahliye ettik. Kimisinin camı kırarak tahliye ettik dışarıya, kimisini de olağan yolla yandaki ağır bakım ünitesine tahliye ettik. Sizin bebeğiniz o üç riskli bebekten biriydi’ dediler.
-Yan odaya alırken, yandaki ağır bakım ünitesine taşırken de çocuğun ciğerlerine kan doluyor. Bu kanı tahliye ediyorlar. Sonrasında müdahale ediyorlar ancak kurtaramadıklarını söylediler.
‘HUKUKİ SÜRECİ BAŞLATTIK’
Oradaki çekilen görüntüde da esasen benim çocuğumun odası geride. Bir oda sonrasında akıntı, su patlıyor. Hemşirenin olduğu o ana görüntü, benim çocuğum olduğu oda zati orası. Yani içeride bir hemşire var. Oradan dışarı nasıl tahliye ettiler? Elektrik de var. Oradan tahliye etmeselerdi tahminen bir şey olmayacaktı. Tahminen işte camı kırarak tahliye etseler de daha farklı bir şey olacaktı. Ondan sonra çocuğu kaybettiğimizi söylediler. Esasen olduğum yere yıkıldım yani. Ondan sonra eşim de aslında hastanedeydi. Yatıyordu, yaklaşık 14-15 gündür oradaydı. Gebelik zehirlenmesi teşhisi konmuştu. O yüzden tansiyonunu denetim ediyorlardı. O yüzden zati erken doğum oldu. Ondan sonra oradan çıktık. Eşimin yanına gittik tabiple birlikte. O doktor da orada aynı açıklamayı eşim yaptı. Oradaki ihmalden kaynaklı, sıcak su borularının denetim edilmemesinden kaynaklı, tavanın çökmesiyle burada yaşanan olayla artık tahliye sırasında mı, oradaki durumdan kaynaklı mı; bunların soruşturmaları yapılacak. Biz de hukuksal süreci başlattık zati. Ondan kaynaklı bir ihmalden ötürü bebeğimizi kaybettik.”
‘BİZİ ARAYAN SORAN OLMADI’
Olayın yaşandığı birinci gün Bahçelievler Kaymakamı Mehmet Boztepe’nin ziyarete geldiğini söyleyen Turgut Şentürk, şunları söyledi:
-İstanbul Valisi’ni aradılar yanımda. Valiyle konuştum. ‘Neye gereksiniminiz varsa söyleyin. Kaymakam Bey halletsin’ dedi.
-Zaten bir şeye muhtaçlığımız kalmadı. Esasen giden gitti. Sağ olsunlar, o aradı. Ondan sonra Zeytinburnu Belediye Başkanı aradı. Bir de İstanbul Milletvekili Songül (Karslı) Hanım diye birisi geldi. O ziyaret etti. Onun haricinde de dünkü haberlerden sonra saat 19.30 üzere falan biz haberleri izledikten sonra Cerrahpaşa’nın başhekimi aradı.
-Dedim, ‘Zaten hocam geç kaldınız. Biz bu vakte kadar 2-3 gündür buradayız. Yıkılmış vaziyetteyiz. Bizim yaşadığımızı biz biliriz. Geç kaldınız’. Eşimle konuştu tıpkı biçimde. Soruşturmaların devam ettiğini söyledi.
-Finalde kim haksız kim haklı, o çıkacak ortaya. Yalnızca soruşturma devam ediyor. ‘Ben de bir babayım. Sizi yerime koyuyorum. Acınıza veriyorum’ falan dedi bize biz yansılı olunca. Onun haricinde esasen bir arayan soran olmadı bizi.”
‘DOKTORU, ‘VERDİĞİMİZ İLAÇLAR İŞE YARADI’ DEMİŞTİ’
Anne Büşra Şentürk de olayın akşamında çocuğunun durumunun güzel olduğunu gözlemlediğini vurguladı. Şentürk, şunları kaydetti:
-Doktoru bize, ‘Çocuğunuza öğle verdiğimiz ilaç işe yaradı. Biz ikinci dozunu verdik. Hatta kimi çocuklara biz bunu 3-4 doza kadar verebiliyoruz’ bilgisini verdi. Biz çocuğumuzu gördükten sonra yanından ayrıldık. Gecesinde zati bu türlü bir olay oldu. Ben hastanede yatmaya devam ediyordum.
-Kendi hemşirem geldi gece tansiyonlarımı ölçmeye. Esasen daima gece gelip beni denetim ettikleri için tansiyon muhabbetinden ötürü kapım daima açılıyordu ve direkt uyanabiliyordum. Daha sonra ağır bakım tabibi geldi, Zeynep Hanım. O girdi içeriye. Etrafında bir sürü insan, öbür başka beşerler, asistanları vesaire herhalde.
-Işığı yaktılar. Peşine eşim girdi içeriye. Eşimi gördükten sonra ben aslında anladım bir şey olduğunu. Zeynep Hanım, ‘Maalesef acı bir haberle geldim. Ağır bakım ünitesindeki koridorda tavandan geçen 80 derecelik su borusu patladı.
-Bundan kaynaklı tavan çöktü. Tavan çökmesinden kaynaklı biz de çocukları oradan karşı tarafa nakil ederken sizin çocuğunuzun ciğerlerine kan doldu. Ne kadar müdahale etsek de maalesef kurtaramadık’ dedi. Ben zati sonrasını hatırlamıyorum…’
‘BİZ HABERLERE ÇIKTIKTAN SONRA MI AKILLARINA GELDİ BAŞSAĞLIĞI DİLEMEK’
Hastaneden çıktığını söyleyen Şentürk, kelamlarını şöyle sürdürdü:
-Çocuğumuzu maalesef hastanenin ihmalkarlığı yüzünden kaybettik. Kimse sorumluluğu kabul etmiyor. ‘Bizim yüzümüzden değil. Çocuk aslında entübeydi. Çocuk zati hastaydı’ vesaire biçiminde haberler söyleniyor.
-Hastane de bunu kabul etmiyor lakin benim çocuğum erken doğmuştu. Benim çocuğumun ciğerleri tahminen yetersiz değildi lakin benim çocuğumu güzele gidiyordu. 72’nci saati tamamlıyordu.
-Belki sonucunda tamamlayamayacaktı, zaten de ölebilirdi. Bu aslında Allah’tan gelen bir şey, buna aslında kimsenin dediği bir şey yok fakat benim çocuğumun mevti, onların bahsettiği üzere tabiatıyla oluşan, bizatihi hayata gözünü yumarak değil. Benim çocuğum onların ihmalkarlığı yüzünden, oradan nakil sırasında ciğerlerine kan dolarak öldü. Onlar ne kadar kabul etmezlerse etmesinler, gerçek bu ve biz bunun peşini bırakmayacağız. Gerekli yerlere zati müracaatlarımızı yaptık.
-Şikayetlerimizi bulunduk. Biz bunun peşini bırakmayacağız. Bizim çocuğumuz tahminen geri gelmeyecek, bunun hiçbir türlü bir karşılığı yok lakin en azından kimin bu işte sorumluluğu varsa cezasını çekmesini istiyoruz.
-Biz bir sene uğraşıp emeklerle verdiğimiz, uğraştığımız tüp bebekle kazandığımız çocuğumuzu hastanenin ufacık gördüğü, tahminen görüp de boş verdiği bir ihmalkarlık yüzünden çocuğumuzu kaybettik.
Geri dönüp de biz akşam haberlerine çıkana kadar kimse bizi arayıp da bir başsağlığı bile dilemedi. Biz haberlere çıktıktan sonra arayıp başsağlığı dileniyoruz. Bunun bir değeri yok, o güne kadar neredeydi beşerler?
-Biz oradayken gelip başsağlığı dilemediler, sonraki gün dinlemediler. Biz haberlere çıktıktan sonra mı akıllarına geldi bize başsağlığı dilemek?’