MEHMET REBİİ ÖZDEMİR
Eğitim Sen Genel Başkanı Necla Şura, Samsun‘da yaptığı açıklamada; vatandaşları 1 Mayıs‘ta alanlara çağırdı. Heyet, ” 1 Mayıs‘a giderken emek bizim, gelecek bizim ve o geleceği daima birlikte alanlarda söylediğimiz kelamla ve 14 Mayıs‘ta değişim konusunda vereceğimiz oyla lakin sağlayabiliriz” dedi.
Eğitim Sen Genel Lideri Prof. Dr. Necla Kurul, dün 1 Mayıs çalışmaları kapsamında geldiği Samsun‘da STK’ları, sendikaları, mahallî ve ulusal basın ofislerini ziyaret ederek 1 Mayıs kutlamalarına davet etti. Şura, şu açıklamayı yaptı:
“KAMU İŞÇİLERİ OLARAK ÇALIŞMALARIMIZI YAYGINLAŞTIRIYORUZ”
“Bugün Samsun‘dayız. Samsun‘un Çiftlik Caddesi’nde dolaşırken, Samsun‘da arkadaşlarımızla müsabakanın tıpkı günün içinde birkaç kere yağmur damlalarına maruz kalmak ve gerisinden açık ve hoş havayla müsabakanın keyfini yaşadık. Kamu İşçileri Konfederasyonumuzun (KESK) yaptığı planlamalar çerçevesinde 1 Mayıs çalışması yapmak üzere Samsun‘dayız. Türkiye’nin çok farklı kentlerin de bilhassa büyük metropol kentlerinde 1 Mayıs çalışmalarını hem konfederasyonumuz KESK hem de Eğitim-Sen, Eğitim ve Bilim İşçileri Sendikası olarak sürdürüyoruz, çalışmalarımızı yaygınlaştırmaya çalışıyoruz. 1 Mayıs’ın değeri çok büyük, nitekim Samsun özelinde de emek uğraşına verdiği katkı yerinde de Samsun özelinde de son derece değerli bir çalışma. Biliyorsunuz pazartesi 1 Mayıs öylesine bir gün değil.
“1 MAYIS ÖYLESİNE BİR GÜN DEĞİL, BİR BAYRAM BİZİM İÇİN”
Bugün içerisinde tüm dünyadaki işçi ve ezilen sınıfların, bir ortaya gelip yan yana olup, alanlarda sokaklarda, bilhassa emeğinden öbür satacak bir şeyi olmayan, işçilerin sesiyle kelamı oldukları bir gün. 1 Mayıs öylesine bir gün değil, bir bayram bizim için. Bu beraberliğin taçlandırıldığı bir bayram, birliğimizin bir bayramı, işçiler birbirini anlarlar, birbirlerinin meselelerini birbirlerine anlatırlar, çözmek için uğraş yürütürler. Bir dayanışma günü işçiler farklı mesleklerden gelen işçilerin, birbiriyle dayanıştığı bir gün, bunu nereden düşündüğü bunun yollarını aradığı bir gün ve alışılmış ortak gayret günü. Cetlerimiz daima şunu söyler; ‘ağlamayana göğüs yok’. Yani meselelerimiz varsa, bu problemleri açık bir halde, söz etmek durumundayız birbirimizi anlamak açısından. Meğer 1 Mayıs’ın öteki bir ehemmiyeti daha var. 1 Mayıs’ta alanlara çıktığımızda, 5 bin oluyorsak, 10 bin oluyorsak 50 bin olabilmeliyiz. Neden dediğimizde, konjonktürel olarak, önümüzde bir 14 Mayıs seçimleri var. İçinde yaşadığımız ülkenin hali hazır durumundan hoşnut muyuz? Hoşnut değilsek değişimin önünü aralayacak, bir çalışma içerisinde bulunmamız lazım. Ne tıp bir çalışma bu, işçilerin ekonomik, demokratik haklarından yana bir çalışma. İşçilerin birebir vakitte demokratik haklarından yana, onların söz özgürlüğünden yana, onların örgütlenme sendika ve özgürlükler açısından kıymetli bir hafta olması nedeniyle 1 Mayıs’ın çok büyük bir değeri var. Halbuki alanlarda ne kadar güçlü bir ses, verebilirsek o derece siyasal iktidara, muhalefet partilerine, Türkiye kamuoyuna kederimizi anlatmış oluruz.
“HER GÜN ERİYEN FİYATLARLA KARŞI KARŞIYAYIZ”
Kamu işçilerinin çok sorunu var lakin eğitim işçilerinin de çok sorunu var. Çok önemli problemleri var. Biliyorsunuz, enflasyon tüm yurttaşlarımızı etkilediği üzere eğitim işçilerini çok derinden etkiliyor. Enflasyon karşısında her gün ve her gün eriyen fiyatlarla karşı karşıyayız. Eğitim alanı baskılanıyor. Bir konuşma alanıyken, öğretmenlerimizin susmaları ve sessiz kalmaları isteniyor. Onların, muhalif özgür sesi olan Eğitim-Sen önemli baskılarla karşı karşıya kalıyor örgütlenme açısından, halbuki çabayı daima birlikte büyütmek durumundayız. Pazartesi günü konutta kalıp, hiçbir şey yapmayayım konutta dinlenilelim dememek zorundayız. Konutun bekleyen işlerini yapmamalıyız o gün. O gün gündelik hayatın rutinini kırıp Samsun’daki, meydanımızda bir ortaya gelmeliyiz. 10 binler olarak bir ortaya gelmeliyiz ki yaşadığımız zahmetleri, çözebilecek bir iktidar, çözebilecek bir dönüşüm, 14 Mayıs sonrasında olabilsin.
“3 MİLYON 200 BİN ÖĞRENCİMİZ ÖNEMLİ EĞİTİM BEKLİYOR”
Tabi sarsıntı, 11 vilayette yaşadığımız zelzele, bugün 1 Mayıs’ı gölgeliyor. Hakikaten çok ağır bir travmayla karşı karşıya kaldık. Kentlerimizin ne derece çürük olduğunu, yapılaşmanın ne derece makûs olduğunu, tabiatta tahribatın ne kadar büyük olduğunu, gördük. Halbuki kent farkı bağlamında Samsun’a sahip çıkmak, içinde yaşayabileceğimiz, şairane bir Samsun inşa etmek içinde birebir vakit da alanlarda olmak durumundayız. Bugün bilhassa zelzelenin olduğu vilayetlerde 3 milyon 200 bin öğrencimiz önemli bir eğitim bekliyor. Çok problemler var. Bölgeyi gezdiğim için sizlere bunu rahatlıkla söz edebiliyorum. Buralarda hakikat dürüst barınma şartları olmayan kamu işçileri var. Sahiden eğitim hakkının ve çalışma hakkının taban şartlara sahip olmayan. Eğitim sisteminin o kadar çok sorunu var ki, bu genelde kamu idaresinde çok önemli sıkıntılar var. Bu yüzden biz alanlarda, teminatlı iş garantili demek durumundayız. Bu devrin şiarı da şu, 1 Mayıs’a giderken, emek bizim, gelecek bizim ve o geleceği daima birlikte alanlarda söylediğimiz kelamla ve 14 Mayıs’ta vereceğimiz değişim konusunda oyla lakin sağlayabiliriz.”